17 Ekim 2016 Pazartesi

Kaç bin yıl yalnız yaşarsın?

Soyutlaşıyorum gitgide. Hayatımın bir döneminde öyle güçlüydüm ki, kimseye aldırış etmezdim. "Götün kalkık yavşak" diyesiniz gelirdi. Güçlüyüm derken hiçbirşey üzümezdi yani beni. Sonradan düşündüm. Biraz bazı şeyleri hissetmek gerek diye. Çünkü yaşıyoruz. Yaşamanın tadı duygularsa bazılarını hissetmek gerekir. 
Mutlu olmayı sevmem. Genellikle hüzünlüyümdür. Çünkü ben ne zaman mutlu biri olsam, aynı gece bi o kadar hüzünlenirim. Yani mutlaka kötü birşey olur. O yüzden mutlu olmayı reddediyorum. Mutluluğunuzu paylaşabilirim kendimle ama.
Yalnızlık başa vuruyordu. Ama napacaksın ki, başa gelen çekilir. Hayatım monotonlaştı. Hiç birşey zevk vermiyor. Beni hayatta tutan nedir diye düşünürüm bazen.
Harbi ya bizi hayatta tutan nedir?
Elbet bir gün mutlu olacağım diye beklemek de sıktı artık. İnsanlar sıktı yani. 
Beni bu hüzünlü, yalnız, kötü biri oluşumdan kurtaracak tek bir şey var: doğru sevgi.
Hiç sevilmedim. Yani konuşurlar bazen "yakışıklı adamsın lan" "mavi gözlüsün" felan diye ama bunlar hiç bi zaman etki etmedi bana. Ne düzgün biri oluşum ne mavi gözlü oluşum. Belki de şanssızlığım bunlar yüzündendir. 
Peki bizim beklediğimiz şey bizi bulana kadar biz ölürsek nolur?
İnsanlar der, çabala biraz. Ama ne zaman çabalasam üstelesem daha kötü oldu. O yüzden çabalamayın.
Şu problemin ortasında kaldım bir gün;
Yalnızım evet, ama benim konuştuğum kişi onla konuşurken mutlu ediyor. Fakat mesaj atmıyor önemsemiyor. Ona kovsam başımdan daha yalnız kalacağım, kovmazsam da takıntılarım yüzünden daha kötü olacağım ama bir yandan da mutlu oluyorum. 
Bu problemi çözebilmiş değilim. Her yönden düşünmek lazım. 
Belki de soru yanlıştır ya nerden bileyim.
Daha ne kadar yalnızlaşabiliriz ki? bir asır, iki asır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder