İnsanın hayvandan pek farkı yoktur aslında. Aslında insanlar hayatta kalma içgüdüsüyle doğar. Ölüm korkusu vardır. Ve hayvanlar da öyle. Mesela hayvanlar aynı tür olanlarda dişi için mücadele vardır erkekler arasında. Evet insanlar da öyle. Bir kız için iki erkek arasında sorun çıkmasını görmek yolda 5 adıma bir sigara izmariti görmeniz kadar muhtemel bir şey. Peki biz ne için yaşarız? Zamanı nasıl kullanırız. Zamanı çok kötü kullandım ben. Bir gün birini sevmiştim. Ondan sonra herşeyden bıkmıştım. Herşeyden uzaklaşmıştım. Zihnim yavaş yavaş açılıyor şimdilerde. Hayatı dolu dolu yaşamak için kendimizi mutlu etmek zorundayız. Korku , heyecan ve çoğu duyguyu yaşamalıyız. Yaşamalıyız ki hayatta olduğumuzun farkına varalım. Ve bir gün gidersek bu dünyadan mutlu gidelim. Korkarak , bazı şeyleri yapmayarak, pişman olarak günlerinizi geçirmek istemiyorsanız eğer tabi. Yaşadığınızın farkına varın, bu dünyada daha insanoğlunun tanıyacağı çok şey var ve çok şey hakkında. Ama bizim bildiğimiz yüzde biri bile sayılmaz.
İnsanın yaşama amacı nedir?
Biliriz. Tüm insanlar doğar. Hepimiz ilk başta doğduk. İlk önce büyüdük, elimizi sobaya dokunduk yandı, acı olduğunu bildik. Ders aldık ve dokunmadık.Yaşıyoruz. Çünkü hayatımızın bir anlamı olabilsin diye. Benim hayatımın anlamı yazı yazmaktır. Çünkü ben ölsem dahi bu yazı sonsuza dek bu sayfada kalacak. Kimine göre müziktir. Şarkı yapar, söyler , kaydeder. Kimine göre resimdir. Başkasına göre bilimdir. Türlü türlü şeyler söylebilirsiniz. İnsan büyür bir süre sonra sıkılır, sıkılır demeyelim de, hayvanlar gibi insanlar da eş arama duygusuna sahiptir. Ve belli bir yaştan sonra eş ararız. Çıkmak deniyor, flört deniyor, değişik şeyler de denildiğini duydum. Acıkıyoruz yemek yiyoruz. Susuyoruz su içiyoruz. Yaşama içgüdüsü bunlar.
Peki ya eş arama denilen olay, kısaca sevgi, aşk?
Bunlar da mı içgüdü?
Aslında hormonla alakalı biraz. Hayatımıza anlam katan şey sevgidir. Bir robotu sevemezsiniz. Onla çıkamazsınız, o size sevgi vermez. Çünkü insan kendi türünden birini arar. Bazı insanların sapkınlıkları var tabi. İstistanalar her zaman olur. İnsan sevgisini verebileceği birini arar. Aynı zamanda kendisinin sevileceği ortamı arar. Arkadaşlık arar. Dostluk. Bazen düşman bile arar. Çünkü bunlar bizim hayatımıza anlam katan şeylerdir. Tabi yaş ilerliyor. İnsan biraz cinsellik de arar. Peki bu noktada durduk, insan hala yaşamanın amacını ne sorusunun yanıtını buldu mu? Siz buldunuz mu? Kafanız mı karışık? Devam edelim o zaman.
Okul okur. Başarır veya başarmaz. Elinden geleni yapar kendini düşünürse, biraz da akıllıysa. Sonra seviyesine göre bir okula , bir üniversiteye gider. Yani üniversite demek meslek demektir. Ben de çok kararsızdım önceleri, okuduğum bölümü yazarken. Sonradan alışıyosunuz , seviyosunuz veya sevmiyosunuz. Tabi ki aile de biraz karışıyor. İnsanları tanıyosunuz, iyiyi kötüyü seçiyorsunuz. Değişik değişik gruplar var , hangisi hoşunuza gidiyorsa ona gidiyorsunuz. Hangisi mantıklı geliyorsa onu seçiyorsunuz. Sonradan üniversitede dolaşırken bir kız görüyorsunuz veya rastlıyorsunuz bir yerde, hoşunuza gidiyor , seviyorsunuz. Arkadaş oluyosunuz, söylüyosunuz sevdiğinizi. Oluyor ya da olmuyor; üzülüyorsunuz veya seviniyorsunuz;
Her ihtimal her insan, bu yüzden her insan farklı. Farklıyız. Neyse okul bitti. İşe felan girdiniz veya işsiz gezdiniz biraz. Kiminiz evlendi kiminiz evlenmedi. Geçim derdiniz oldu, bazısı da zengin oldu. Çocuğunuz oldu, veya kısır çıktınız. İşte bu olaylar duygularla birleşince hayatımıza anlam katıyor. Sonra yaşlandık emekli olduk felan. Hani biri çıkıp dese "erken yaşta ölmek de var yazar bey napıcaz?" diye, işte çok güzel bir noktaya değinmiş olur. zaman kavramını iyi kullanmak hayatı dolu dolu yaşamak ve ölsem de gam yemem artık dediğiniz olaylarla hayat daha bir anlam kazanır. Ama istisnalar her zaman olur. Ben bir ömrümü üzülerek geçirmek istemiyorum. Siz de geçirmeyin. Ömrünüz ne kadar kaldıysa tabi bilemiyorum. Ama
her insanın yaşamı zaman ölçü birimi olarak bir ömürdür. Neyse yaşlandık, torun sevdik, kimimiz sevmedi, kimimiz sevemedi, hastalığı oldu şu oldu bu oldu derken, toprakaltı oluruz. Ve ne zaman öleceğimizi bilemeyiz. Ama hani yaşı çok yüksek biri varsa ve durumu kötüyse ona az çok bir şey söylerseniz. Hangi doktor hastasına "şu kadar gün şu kadar saat şu kadar saniye sonra öleceksin." diyebilir. Yaklaşık bir şey söyleyebilir. Ama gene bilemeyiz. Yarın sen ölürsün belki, belki öbürsü gün ölürsün, belki haftaya, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey kendimize göre doğruları yapmak ve biraz cesaret ederek bize bahşedilen şu hayatı yaşamak. İyisiyle kötüsüyle.
Peki yazar bey, o kadar yazdın da yazdın lan, neymiş bu insanın yaşama amacı?
Aslında pek çok düşünür, pek çok ünlü yazardan, dolu dolu fikirler var. İnsanlar farklı olduğu için düşünceleri de farklıdır. Bu yüzden dinler, diller çoğu şey birbirinden ayrılmıştır. İnsan istediğini seçmekte özgürdür.
Bence yaşamanın amacı yaşama anlam katan, bizi biz yapan, varlığımızı koyduğumuz, insanlara iyi davranmamız veya kötü davranmamız, yani bizim amaçlarımızdır. Mesela örneğin biri çıkar der ki ben ailem için yaşıyorum. Kimi der karım ve çocuklarım için. Kimi çıkar der dünyadaki en ekonomik en iyi bilmem birşeyi yapmayı çalışıyorum. Kimi der şirketim için varım. Tabi gene insanların farklı olduğu, heryerde karşımıza çıkıyor.
Peki senin hayatına anlam katan nedir?