Tüm umudunu niye yitirir insan? İnsanı yaşama bağlayacak birşey kalmadığı zaman yerinde kalmak o kadar zordur ki, zor tutunur hayata. Eli de kayabilir belki. Düşer yükseklerden. Sürekli giderler ya bizden, belki de bizi köşeye kıstıran budur, yalnız olarak yaşayabilen insanlar, hani yalnız mı kaldın derler ya hani, onun da bir cevabı vardır ya "Yalnız kalabildim" diye buna benziyor biraz. Bazı anlar hayat o kadar zor gelir ki. Ne yapacağımızı bilemeyiz. O noktalardan birindeyim şuan. Ve düşünüyorum sürekli. Bizi köşeye kıstıran hayat, aynı anda bize güçlü olmayı da sağlıyor farketmeden sanırım. Çünkü daha güçlü biri oluyoruz gittikçe, zorlukları aştıkça, tabi tek kendimiz aşarsak daha zor olur, ama bizi daha da güçlü yapan budur ya. Güçlü bir bireyimdir aslında. Bakmayın siz bana, sadece fazla düşünüyorum, herşeyi. Arada sırada böyle geliyolar insana, haykırmak ve içini bir yerlere dökmek istiyor. Herneyse konu fazla dağılmasın.
Bir gün bir şey görüyorsunuz, rüya gibi aslında ama değil. Mesela bir insan görüyorsunuz, gözünüzde canlanıyor aslında ama gerçek gibi geliyor bize. Ve sizin o gördüğünüz insanı hiç kimsenin görmediğini düşünün. Arkadaşına sorarsın, "Sen görmedin mi? Nasıl yani?" Kimseye açıklayamazsın gördüğünü, herkes deli gözüyle bakar sana. Tek senin gördüğünü anlarsın sonra, kafan karışır. Sonra boşverirsin. Gene benzer bir olay gelir, bir süre sonra alışırsın ya, söylemezsin kimseye. Çünkü biliyosundur kimsenin onu göremeyeceğini. Bakış açınız değişir. Belki daha bir çetin bakarsınız hayata, belki biraz bencil olursunuz, çünkü zorundasınızdır. Başka şansınız kalmamıştır. Çok yol denemişsinizdir. Olmamıştır, bir kaç kalan yol vardır. Ya içlerinden doğru yolu bulursunuz ya da kendinize yeni bir yol eklersiniz. Geminizin alabora, uçağınızın düşmemesi ve arabanızın lastiğinin patlamaması için önlemleri alın. Yoksa yolda giderken şaşırıp kalabileceğiniz değişik şeyler olabilir. Herkes farklıdır zaten bu hayatta. Uyum ise şiirlerde kafiye olarak aynı şeylerden, hayatta ise farklı şeylerden meydana gelir.
Her zaman bir şans vardır ama dikkat edin o seçeneği ekleyip eklememek size kalmış.
T.E
KALICI ŞEYLER
unseenerror.tumblr.com
6 Ocak 2017 Cuma
2 Kasım 2016 Çarşamba
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
Attila İLHAN
22 Ekim 2016 Cumartesi
İnsanın Yaşama Amacı
İnsanın hayvandan pek farkı yoktur aslında. Aslında insanlar hayatta kalma içgüdüsüyle doğar. Ölüm korkusu vardır. Ve hayvanlar da öyle. Mesela hayvanlar aynı tür olanlarda dişi için mücadele vardır erkekler arasında. Evet insanlar da öyle. Bir kız için iki erkek arasında sorun çıkmasını görmek yolda 5 adıma bir sigara izmariti görmeniz kadar muhtemel bir şey. Peki biz ne için yaşarız? Zamanı nasıl kullanırız. Zamanı çok kötü kullandım ben. Bir gün birini sevmiştim. Ondan sonra herşeyden bıkmıştım. Herşeyden uzaklaşmıştım. Zihnim yavaş yavaş açılıyor şimdilerde. Hayatı dolu dolu yaşamak için kendimizi mutlu etmek zorundayız. Korku , heyecan ve çoğu duyguyu yaşamalıyız. Yaşamalıyız ki hayatta olduğumuzun farkına varalım. Ve bir gün gidersek bu dünyadan mutlu gidelim. Korkarak , bazı şeyleri yapmayarak, pişman olarak günlerinizi geçirmek istemiyorsanız eğer tabi. Yaşadığınızın farkına varın, bu dünyada daha insanoğlunun tanıyacağı çok şey var ve çok şey hakkında. Ama bizim bildiğimiz yüzde biri bile sayılmaz. İnsanın yaşama amacı nedir?
Biliriz. Tüm insanlar doğar. Hepimiz ilk başta doğduk. İlk önce büyüdük, elimizi sobaya dokunduk yandı, acı olduğunu bildik. Ders aldık ve dokunmadık.Yaşıyoruz. Çünkü hayatımızın bir anlamı olabilsin diye. Benim hayatımın anlamı yazı yazmaktır. Çünkü ben ölsem dahi bu yazı sonsuza dek bu sayfada kalacak. Kimine göre müziktir. Şarkı yapar, söyler , kaydeder. Kimine göre resimdir. Başkasına göre bilimdir. Türlü türlü şeyler söylebilirsiniz. İnsan büyür bir süre sonra sıkılır, sıkılır demeyelim de, hayvanlar gibi insanlar da eş arama duygusuna sahiptir. Ve belli bir yaştan sonra eş ararız. Çıkmak deniyor, flört deniyor, değişik şeyler de denildiğini duydum. Acıkıyoruz yemek yiyoruz. Susuyoruz su içiyoruz. Yaşama içgüdüsü bunlar.
Peki ya eş arama denilen olay, kısaca sevgi, aşk?
Bunlar da mı içgüdü?
Aslında hormonla alakalı biraz. Hayatımıza anlam katan şey sevgidir. Bir robotu sevemezsiniz. Onla çıkamazsınız, o size sevgi vermez. Çünkü insan kendi türünden birini arar. Bazı insanların sapkınlıkları var tabi. İstistanalar her zaman olur. İnsan sevgisini verebileceği birini arar. Aynı zamanda kendisinin sevileceği ortamı arar. Arkadaşlık arar. Dostluk. Bazen düşman bile arar. Çünkü bunlar bizim hayatımıza anlam katan şeylerdir. Tabi yaş ilerliyor. İnsan biraz cinsellik de arar. Peki bu noktada durduk, insan hala yaşamanın amacını ne sorusunun yanıtını buldu mu? Siz buldunuz mu? Kafanız mı karışık? Devam edelim o zaman.
Okul okur. Başarır veya başarmaz. Elinden geleni yapar kendini düşünürse, biraz da akıllıysa. Sonra seviyesine göre bir okula , bir üniversiteye gider. Yani üniversite demek meslek demektir. Ben de çok kararsızdım önceleri, okuduğum bölümü yazarken. Sonradan alışıyosunuz , seviyosunuz veya sevmiyosunuz. Tabi ki aile de biraz karışıyor. İnsanları tanıyosunuz, iyiyi kötüyü seçiyorsunuz. Değişik değişik gruplar var , hangisi hoşunuza gidiyorsa ona gidiyorsunuz. Hangisi mantıklı geliyorsa onu seçiyorsunuz. Sonradan üniversitede dolaşırken bir kız görüyorsunuz veya rastlıyorsunuz bir yerde, hoşunuza gidiyor , seviyorsunuz. Arkadaş oluyosunuz, söylüyosunuz sevdiğinizi. Oluyor ya da olmuyor; üzülüyorsunuz veya seviniyorsunuz;
Her ihtimal her insan, bu yüzden her insan farklı. Farklıyız. Neyse okul bitti. İşe felan girdiniz veya işsiz gezdiniz biraz. Kiminiz evlendi kiminiz evlenmedi. Geçim derdiniz oldu, bazısı da zengin oldu. Çocuğunuz oldu, veya kısır çıktınız. İşte bu olaylar duygularla birleşince hayatımıza anlam katıyor. Sonra yaşlandık emekli olduk felan. Hani biri çıkıp dese "erken yaşta ölmek de var yazar bey napıcaz?" diye, işte çok güzel bir noktaya değinmiş olur. zaman kavramını iyi kullanmak hayatı dolu dolu yaşamak ve ölsem de gam yemem artık dediğiniz olaylarla hayat daha bir anlam kazanır. Ama istisnalar her zaman olur. Ben bir ömrümü üzülerek geçirmek istemiyorum. Siz de geçirmeyin. Ömrünüz ne kadar kaldıysa tabi bilemiyorum. Ama her insanın yaşamı zaman ölçü birimi olarak bir ömürdür. Neyse yaşlandık, torun sevdik, kimimiz sevmedi, kimimiz sevemedi, hastalığı oldu şu oldu bu oldu derken, toprakaltı oluruz. Ve ne zaman öleceğimizi bilemeyiz. Ama hani yaşı çok yüksek biri varsa ve durumu kötüyse ona az çok bir şey söylerseniz. Hangi doktor hastasına "şu kadar gün şu kadar saat şu kadar saniye sonra öleceksin." diyebilir. Yaklaşık bir şey söyleyebilir. Ama gene bilemeyiz. Yarın sen ölürsün belki, belki öbürsü gün ölürsün, belki haftaya, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey kendimize göre doğruları yapmak ve biraz cesaret ederek bize bahşedilen şu hayatı yaşamak. İyisiyle kötüsüyle.
Peki yazar bey, o kadar yazdın da yazdın lan, neymiş bu insanın yaşama amacı?
Aslında pek çok düşünür, pek çok ünlü yazardan, dolu dolu fikirler var. İnsanlar farklı olduğu için düşünceleri de farklıdır. Bu yüzden dinler, diller çoğu şey birbirinden ayrılmıştır. İnsan istediğini seçmekte özgürdür.
Bence yaşamanın amacı yaşama anlam katan, bizi biz yapan, varlığımızı koyduğumuz, insanlara iyi davranmamız veya kötü davranmamız, yani bizim amaçlarımızdır. Mesela örneğin biri çıkar der ki ben ailem için yaşıyorum. Kimi der karım ve çocuklarım için. Kimi çıkar der dünyadaki en ekonomik en iyi bilmem birşeyi yapmayı çalışıyorum. Kimi der şirketim için varım. Tabi gene insanların farklı olduğu, heryerde karşımıza çıkıyor.
Peki senin hayatına anlam katan nedir?
Biliriz. Tüm insanlar doğar. Hepimiz ilk başta doğduk. İlk önce büyüdük, elimizi sobaya dokunduk yandı, acı olduğunu bildik. Ders aldık ve dokunmadık.Yaşıyoruz. Çünkü hayatımızın bir anlamı olabilsin diye. Benim hayatımın anlamı yazı yazmaktır. Çünkü ben ölsem dahi bu yazı sonsuza dek bu sayfada kalacak. Kimine göre müziktir. Şarkı yapar, söyler , kaydeder. Kimine göre resimdir. Başkasına göre bilimdir. Türlü türlü şeyler söylebilirsiniz. İnsan büyür bir süre sonra sıkılır, sıkılır demeyelim de, hayvanlar gibi insanlar da eş arama duygusuna sahiptir. Ve belli bir yaştan sonra eş ararız. Çıkmak deniyor, flört deniyor, değişik şeyler de denildiğini duydum. Acıkıyoruz yemek yiyoruz. Susuyoruz su içiyoruz. Yaşama içgüdüsü bunlar.
Peki ya eş arama denilen olay, kısaca sevgi, aşk?
Bunlar da mı içgüdü?
Aslında hormonla alakalı biraz. Hayatımıza anlam katan şey sevgidir. Bir robotu sevemezsiniz. Onla çıkamazsınız, o size sevgi vermez. Çünkü insan kendi türünden birini arar. Bazı insanların sapkınlıkları var tabi. İstistanalar her zaman olur. İnsan sevgisini verebileceği birini arar. Aynı zamanda kendisinin sevileceği ortamı arar. Arkadaşlık arar. Dostluk. Bazen düşman bile arar. Çünkü bunlar bizim hayatımıza anlam katan şeylerdir. Tabi yaş ilerliyor. İnsan biraz cinsellik de arar. Peki bu noktada durduk, insan hala yaşamanın amacını ne sorusunun yanıtını buldu mu? Siz buldunuz mu? Kafanız mı karışık? Devam edelim o zaman.
Okul okur. Başarır veya başarmaz. Elinden geleni yapar kendini düşünürse, biraz da akıllıysa. Sonra seviyesine göre bir okula , bir üniversiteye gider. Yani üniversite demek meslek demektir. Ben de çok kararsızdım önceleri, okuduğum bölümü yazarken. Sonradan alışıyosunuz , seviyosunuz veya sevmiyosunuz. Tabi ki aile de biraz karışıyor. İnsanları tanıyosunuz, iyiyi kötüyü seçiyorsunuz. Değişik değişik gruplar var , hangisi hoşunuza gidiyorsa ona gidiyorsunuz. Hangisi mantıklı geliyorsa onu seçiyorsunuz. Sonradan üniversitede dolaşırken bir kız görüyorsunuz veya rastlıyorsunuz bir yerde, hoşunuza gidiyor , seviyorsunuz. Arkadaş oluyosunuz, söylüyosunuz sevdiğinizi. Oluyor ya da olmuyor; üzülüyorsunuz veya seviniyorsunuz;
Her ihtimal her insan, bu yüzden her insan farklı. Farklıyız. Neyse okul bitti. İşe felan girdiniz veya işsiz gezdiniz biraz. Kiminiz evlendi kiminiz evlenmedi. Geçim derdiniz oldu, bazısı da zengin oldu. Çocuğunuz oldu, veya kısır çıktınız. İşte bu olaylar duygularla birleşince hayatımıza anlam katıyor. Sonra yaşlandık emekli olduk felan. Hani biri çıkıp dese "erken yaşta ölmek de var yazar bey napıcaz?" diye, işte çok güzel bir noktaya değinmiş olur. zaman kavramını iyi kullanmak hayatı dolu dolu yaşamak ve ölsem de gam yemem artık dediğiniz olaylarla hayat daha bir anlam kazanır. Ama istisnalar her zaman olur. Ben bir ömrümü üzülerek geçirmek istemiyorum. Siz de geçirmeyin. Ömrünüz ne kadar kaldıysa tabi bilemiyorum. Ama her insanın yaşamı zaman ölçü birimi olarak bir ömürdür. Neyse yaşlandık, torun sevdik, kimimiz sevmedi, kimimiz sevemedi, hastalığı oldu şu oldu bu oldu derken, toprakaltı oluruz. Ve ne zaman öleceğimizi bilemeyiz. Ama hani yaşı çok yüksek biri varsa ve durumu kötüyse ona az çok bir şey söylerseniz. Hangi doktor hastasına "şu kadar gün şu kadar saat şu kadar saniye sonra öleceksin." diyebilir. Yaklaşık bir şey söyleyebilir. Ama gene bilemeyiz. Yarın sen ölürsün belki, belki öbürsü gün ölürsün, belki haftaya, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey kendimize göre doğruları yapmak ve biraz cesaret ederek bize bahşedilen şu hayatı yaşamak. İyisiyle kötüsüyle.
Peki yazar bey, o kadar yazdın da yazdın lan, neymiş bu insanın yaşama amacı?
Aslında pek çok düşünür, pek çok ünlü yazardan, dolu dolu fikirler var. İnsanlar farklı olduğu için düşünceleri de farklıdır. Bu yüzden dinler, diller çoğu şey birbirinden ayrılmıştır. İnsan istediğini seçmekte özgürdür.
Bence yaşamanın amacı yaşama anlam katan, bizi biz yapan, varlığımızı koyduğumuz, insanlara iyi davranmamız veya kötü davranmamız, yani bizim amaçlarımızdır. Mesela örneğin biri çıkar der ki ben ailem için yaşıyorum. Kimi der karım ve çocuklarım için. Kimi çıkar der dünyadaki en ekonomik en iyi bilmem birşeyi yapmayı çalışıyorum. Kimi der şirketim için varım. Tabi gene insanların farklı olduğu, heryerde karşımıza çıkıyor.
Peki senin hayatına anlam katan nedir?
21 Ekim 2016 Cuma
Sonun ilki
Terketmeliydim onu, beni deli ediyordu. Kafam çorba gibi olmuştu. Ne düşüneceğimi , nasıl hareket edeceğimi bilemez olmuştum. Beni kontrol ediyordu. Bazı geceler gidiyordu. Ertesi gün kalktığımda beni kucaklıyor ve götürüyordu. Ne çok şey kaybettim onun yüzünden, elimde hiçbirşey kalmadı.
Tıpkı bir geminin alabora oluşu ve içindeki tüm herşeyin denize dökülmesi gibi. Toparlancak gibi bir şey değildi. Ben de biraz onu dinledim. İnandım böyle oluşuna. Beni mutlu etmiyordu. Zaten beni hiçbir şey mutlu edemezdi, o kadar fazla hüzün vardı ki, sadece normal duruma dönüyor, aynı günün gecesinde tekrar hüzünlü halime geri dönüyordum. Kimseyi takmazdı. Derken takardı da, sadece çevresindekileri. Gelen her bir insan onun hayatına biraz hüzün bırakarak gittiği için o da çevresinde hiçkimseyi istemiyordu. Ne gelmelerini istiyordu, ne de onla konuşmalarını. Konuşmayı sevmezdi ya, onun aksine yazmayı çok severdi. Bir gün onun gideceğinden çok korktum. Artık alışmıştım. Bütün mesele bu değil miydi aslında, alışmak?
Alışılmadık şeyler zor görünürdü insanın gözünde. Bu da benim korkularımdan biriydi. Alışılmadık birinin gelmesi. Yeni bir hayat isterdi her zaman ama zor olacağını gene biliyordu.
Korkmaya alışmıştı ilk önceleri, başı zonklamıştı bazı geceleri, sanki düğün varmış da çok fazla gürültü varmış gibi, sevmezdi zaten düğünleri. İnsanların mutlu olmasını sevmezdi. Yapmacık bulurdu. Akrabaların düğünlere gelmesini sevmezdi, herkes bu kadar borçtayken para takardı.
Amaaan banane ulan düğününüzden, gidin ötede sessizce düğün yapın.
Başı zonklamıştı. Gözleri şişmişti. Ağlamıştı. Ağlamaya da alışık değildi. O yüzden hayatına giren insanları suçlayıp durdu. Bir gün onunla yüz yüze geldim. Ona istediklerimi söyleyemedim. Söylesem de anlamazdı diğer insanlar gibi. Peki o insan mıydı? Hayır o bir insan değildi. Aslında cansızken canlı birşeydi. En sonunda kendimi öldürmüştüm bir şekilde işte hatırlamıyorum. Çünkü o benim diğer benim yanımdı. Ve ondan kurtalamayacağımı anladığım anda kendi hayatıma son verdim. Ve her zaman kazanan o bu sefer kaybetmişti, herşeyin bir ilki olduğu gibi, benim sonum onun bir ilki olmuştu.
Tıpkı bir geminin alabora oluşu ve içindeki tüm herşeyin denize dökülmesi gibi. Toparlancak gibi bir şey değildi. Ben de biraz onu dinledim. İnandım böyle oluşuna. Beni mutlu etmiyordu. Zaten beni hiçbir şey mutlu edemezdi, o kadar fazla hüzün vardı ki, sadece normal duruma dönüyor, aynı günün gecesinde tekrar hüzünlü halime geri dönüyordum. Kimseyi takmazdı. Derken takardı da, sadece çevresindekileri. Gelen her bir insan onun hayatına biraz hüzün bırakarak gittiği için o da çevresinde hiçkimseyi istemiyordu. Ne gelmelerini istiyordu, ne de onla konuşmalarını. Konuşmayı sevmezdi ya, onun aksine yazmayı çok severdi. Bir gün onun gideceğinden çok korktum. Artık alışmıştım. Bütün mesele bu değil miydi aslında, alışmak?
Alışılmadık şeyler zor görünürdü insanın gözünde. Bu da benim korkularımdan biriydi. Alışılmadık birinin gelmesi. Yeni bir hayat isterdi her zaman ama zor olacağını gene biliyordu.
Korkmaya alışmıştı ilk önceleri, başı zonklamıştı bazı geceleri, sanki düğün varmış da çok fazla gürültü varmış gibi, sevmezdi zaten düğünleri. İnsanların mutlu olmasını sevmezdi. Yapmacık bulurdu. Akrabaların düğünlere gelmesini sevmezdi, herkes bu kadar borçtayken para takardı.
Amaaan banane ulan düğününüzden, gidin ötede sessizce düğün yapın.
Başı zonklamıştı. Gözleri şişmişti. Ağlamıştı. Ağlamaya da alışık değildi. O yüzden hayatına giren insanları suçlayıp durdu. Bir gün onunla yüz yüze geldim. Ona istediklerimi söyleyemedim. Söylesem de anlamazdı diğer insanlar gibi. Peki o insan mıydı? Hayır o bir insan değildi. Aslında cansızken canlı birşeydi. En sonunda kendimi öldürmüştüm bir şekilde işte hatırlamıyorum. Çünkü o benim diğer benim yanımdı. Ve ondan kurtalamayacağımı anladığım anda kendi hayatıma son verdim. Ve her zaman kazanan o bu sefer kaybetmişti, herşeyin bir ilki olduğu gibi, benim sonum onun bir ilki olmuştu.
19 Ekim 2016 Çarşamba
Ne biçim insanlardı bunlar? Neden benim gibi değildi?
Gün geçtikçe daha çok insan tanıyoruz kimimize iyi kimimize kötü geliyor. Ama şöyle bir şey var ki bana iyi gelen insana hiç rastlamadım. Belki de şanssızlığımdandır. Kime tanıştığım insanların garip hareketlerini anlattıysam, bir gariplik de o yapıyor. Ve çağımızda insanlarla mutlu olan değil de müzik dinleyerek, değişik aktiviteler yaparak ve bir işe kendini vererek mutlu olan insanlar gitgide artıyor. Neden mi? bakınız eskilerde sevgi çok saf ve temizdi. Aynı zamanda terbiye, disiplin v.s de öyleydi. Gitgide bozulmaya başladı. İnsanların yüzleri kızarmıyor artık. Bakınız biriyle tanışıyorsunuz ya, hani birden soğukluk giriyor araya anlamadan, birden aklınız almıyor neden bu kadar kısa sürede değiştiğini. Sonra eski mesajlara ya da anılarınıza dönüyosunuz, “Eskiden çok iyiydin ya niye böyle oldun? Tek bana karşı mı?” diyesiniz geliyor. Ama diyemiyosunuz. O insana kuracağınız cümleler boğazınızda takılıveriyor. Bu işte nedir bilir misiniz? Ne acıdır, bilir misiniz? Ama olmuşla ölmüşe çare yok derler. Ne kadar doğru acaba? Hiç düşündünüz mü? Artık size karşı soğuk olan birini kendinize bağlamak zordur, imkansızdır bazen. Tabi ki bunun sizi nasıl etkileyeceği o insana verdiğiniz değer ile doğru orantılıdır. Onu umursamanızla da doğru orantılıdır.
^^Tabi ki de her zaman garip insanlar çıkacak değil^^.(Umut arayışı)
^^Ama ben artık kimseden birşey beklemek istemiyorum çünkü seven insan elbet sizin için çabalar^^.(Hayattan beklentisi kalmamak)
^^Tabi ki de her zaman garip insanlar çıkacak değil^^.(Umut arayışı)
^^Ama ben artık kimseden birşey beklemek istemiyorum çünkü seven insan elbet sizin için çabalar^^.(Hayattan beklentisi kalmamak)
İNSANIN DOĞASI
1) Umut arayışı başlar bir insanı tanıdığınızda en yüksek değeri o zamandır. Çünkü daha hiç hatası yoktur. Hiç alışılmadık bir şeydir. Alışılmadık olduğu için farklı gelir. İnsan tanımadığı şeyi merak eder. Önce merak başlar.
2) Davranışlarına , hobilerine , zevklerine bakıp kendine benzeyip benzemediği kontrol edilir. Onun davranışlarının ve düşüncelerinin ne kadar doğru olduğuna bakılır. Size farklı davranıp davranmadığı ölçülür. Farklıysa bu farkın neden kaynaklandığını düşünmeye başlarsınız.
3) Hatalarını gördükçe değeri azalır.
4) Ama seviyosanız eğer katlanırsınız.
5) Artık bıkmaya başlarsınız çünkü alışmışsınızdır, onu çözmüş ve tanımışsınızdır. Artık değişmeyeceğine inandığınız an biraz üzülürsünüz önce.
6) Sonra Soğursunuz çünkü artık başka çare kalmamıştır. Onun sizi umursamaması size zarar vermeye başlar bir süre sonra. Kırıldıkça siz de değişirsiniz.
7) Siz de onu umursamamaya karar verirsiniz. Bazen başaramazsınız ama eninde sonunda başarırsınız.
8) Kabullenme: Artık birinin size iyi geleceğini düşünmezsiniz. İnancınız kalmamıştır insanlar yönünde.
9) Yeni insan arayışı
10) 1. Maddeye geri dön
♻️ Bu bir döngüdür nihayetinde. Tabi ki yaşadığımız şeyler ve karşımıza çıkan olay veya başka şeyler bu döngüyü etkiler. Kararlarımızı ona göre veririz.
Dolaşırlar şimdi...
Ben salağın tekiyim. Sürekli hayal kurarım , ondan sonra onların tek tek olmayışını hayretle izlerim. Umudumun yok olması artık olası bir şey. Kurduğum hayaller ise olasılıksız. Ben zor biriyim. Fakat insanlar kolayı seçiyor. Belki de bundan yalnızlığım. Defalarca kırılan kalbime sorarım neden bu kadar hüzün? Ne bu öfke , kızgınlık?
Sanırım hissettiğimiz tüm duyguların nedeni yaşanmışlıklar başta olmak üzere, ailenin ahlakı, ailenin bize ittiği şeyler farkında olmadan. Gün geçtikçe değişiyoruz ama sürekli umutlanıyoruz. Ben bundan çok şikayetçiyim. Çünkü yaşamak için bir sebebimiz yok. Herşeyi kaybetmişken. Ama ölmek… o fazla kolay olurdu sanırım. Ölümden daha zor şeyler var. ‘Yaşamak’. Sadece yaşamak değil ama hüznünle ve acılarınla yaşamak. Büyüdüğüm bu şehirde artık uğruna savaşmaya değip de kazanıp kaybedilecek bir şey kalmadı. Hüzün mü? Karanlık mı?
Dolaşırlar şimdi kentin sokaklarında.
Sanırım hissettiğimiz tüm duyguların nedeni yaşanmışlıklar başta olmak üzere, ailenin ahlakı, ailenin bize ittiği şeyler farkında olmadan. Gün geçtikçe değişiyoruz ama sürekli umutlanıyoruz. Ben bundan çok şikayetçiyim. Çünkü yaşamak için bir sebebimiz yok. Herşeyi kaybetmişken. Ama ölmek… o fazla kolay olurdu sanırım. Ölümden daha zor şeyler var. ‘Yaşamak’. Sadece yaşamak değil ama hüznünle ve acılarınla yaşamak. Büyüdüğüm bu şehirde artık uğruna savaşmaya değip de kazanıp kaybedilecek bir şey kalmadı. Hüzün mü? Karanlık mı?
Dolaşırlar şimdi kentin sokaklarında.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)